Kendi hayatını hiç sorguladın mı? Dünyada kendin için mi yoksa başkaları için mi yaşıyorsun? Hayatında başarılar mı, yoksa zenginlik ve keyif mi istiyorsun? Kendi hayat menkıbeni buldun mu? Kendini fasit daireden kurtarıp, içindeki o yüksek potansiyeli ortaya çıkarabilecek misin? Eğer "evet, hayatım tıpkı rüzgarın önünde sürüklenen bir yaprak gibi geçiyor. Başkaları tarafından bana ayrılmış bir çerçevede ve sadece benden beklenen rolleri oynamakla geçiyor!" diye düşünüyorsan, artık hiç bir şeyin eskisi gibi gitmesine izin veremezsin. Artık hayatının direksiyonuna kendin geçmen gerekiyor. Ancak bunu yaparsan mutlu, huzurlu ve tam olabilirsin. Sakın hayatının orkidesinin kendiliğinden açmasını bekleme! Herkes hayatında bir takım büyük değişikler yapmak istiyor. Fakat gerçekte bunu çok az kimse bunu başarabiliyor. Çoğu kişi, istediklerinin olması için harekete geçmek yerine sihirli bir dokunuş bekliyor. Ama bu hayatta mucizeler asla ortaya çıkmıyor ve hayat geri dönülmez noktasını çoktan geçmiş oluyor. Hayatta sadece senden beklenenleri vermeye çalışıyorsan, beklentilerin üzerine çıkamıyorsan zaten eninde sonunda hayatın çarkları arasında ezilip gideceksin. Bir çırak bile eğer ustasını aşıp geçemezse, asla usta olamaz. O halde artık harekete geç! Kendini ve hayatını ertelemeyi bırakıp kımılda! Bir adım at. Hemen bu gün, hatta şimdi. Aksi halde 5-10 yıl sonra yapamadığın hayallerin ve uçup gitmesine izin verdiğin boş zamanın, enerjin ve gençliğin için ağla! Yapabileceğin şeyleri yapmadığın için kafanı duvarlara vur! Arkadaşlarına dert yan! Acıklı müzikler dinle, efkarlan! Zamanın su gibi akmasından şikayet et ve melankoliye dal! Bir yandan da, hedeflerini ve hayallerini önümüzdeki yıllara ertelemeye de devam et! Ama eğer gerçekten başarmayı istiyorsan, mutlaka bir yol bulursun.
Bu dünyaya bir kez geliyoruz. Farkında olsak da, olmasak da içimizde insan olmanın getirdiği çok yüksek bir potansiyel var. Fakat çoğunlukla günlerimizi, aylarımızı ve yıllarımızı küçük hesaplar, basitçe eğlenceler ve zaman öldürme peşinde geçiriyoruz. Kendi gelişimimizi, projelerimizi, ve planlarımızı sürekli olarak yarınlara, sonraki haftalara, gelecek aylara, en nihayetinde önümüzdeki yıllara erteleyip duruyoruz. Başarılı insanların projelerinin, kariyerlerinin, zenginlik ve başarı hikayelerinin büyüsüne kapılıyoruz. Onların hayatlarına öykünüyor ve özeniyoruz. Onlar gibi olmaya çalışıp, onların yollarından gitmeye çalışıyoruz. Ama bir türlü başarılı olamıyoruz. Zira, başkalarının ayak izlerinden gidenler iz bırakamaz. Başkalarının yollarında yürümeye çalışmak yerine kendi yolumuzu bulmaya çalışmalı, başkalarının kariyerini kopyalamak yerine kendi yolumuzda yürümeliyiz. Tıpkı yere düşen tüm kar tanelerinin birbirinden farklı olması gibi, insanlar olarak hepimizin de birbirimizden farklı özellikleri ve yetenekleri vardır. İşte bu yüzden bu dünyada her insanın ayrı bir yolu ve farklı bir misyonu vardır. Bir insanın hayatı, yemek-içmek, uyumak, üremek, aylık geçimini temin etmek ve verildiği kadarını yaşamak kadar basit olamaz. Hayatlarımızın daha derin bir anlamı ve daha büyük bir amacı vardır. Önemli olan, hayatımızın anlamını ve kendi menkıbemizi bulabilmektir.
Yazar kitapta okuyucusuna karşı dürüst davranarak, gelişimin ve değişimin ancak bedelini ödemek koşuluyla gerçekleşebileceğini belirtmekte ve bunun yöntemlerini anlatmaktadır. Diğer yandan da okuyucuyu, insanoğlunu değişime ve gelişime sürükleyen dürtü ve arayışlarının temelinde yer alan İyi-Kötü, Hayatın Anlamı, Hayatın zıtlıklardan beslenen şaşırtıcı doğası (Yin Yang), Kader ve Mutluluk gibi kavramlar üstünde düşünmeye sevk etmektedir.
25.01.1974 tarihinde Bartın ili Ulus ilçesi Zafer Köyünde doğdu. İlkokulu Bartın’da ninesi ve dedesinin yanında bitirdi. Daha sonra Kocaeli Darıca'da yaşamakta olan anne ve babasının yanına geldi. Orta okulu Darıca'da okudu. Liseyi Gebze'de bitirdi. Daha sonra Akdeniz Üniversitesi Burdur MYO‘nu ve Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkileri bitirdi. Görüldüğü gibi, çok iyi bir akademik kariyer yapamadı. Üstelik, Nevzat Keleş'in uzak geçmişinde bir yazarlık belirtisi de yoktur. Kimine göre bilgeliğe götüren, kimine göre ise yıkıma götüren orta yaş (andropoz) döneminde aniden yazmaya başladı. Şu anda temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, son 20 yıldır olduğu gibi İstanbul'da çok uluslu bir firmanın Ar-Ge bölümünde görev yapmaktadır.