Yataktan fırlayarak kalktı, pencerenin önüne gitti. Perdeyi aralayarak dışarı baktı: pis bir aralık! Hemen yanında birbirinin üstüne yığılmış evler. Az gökyüzü.
Tutunamayanlar, sayfa 92
“Hikayeler, yetişkin ninnileridirler. Zihnimize yiyip tüketilmesi için verilmiş bir karakter yada birden fazla karakterler, mekanlar, ince ince dokunan betimlemeler nerede olursak olalım, gerçekleri uyutmamızın ve hayaller alemine uyanmamızın önünü açarlar. Hikayeleri sevmeyen biri hiç kusura bakmasın ama hayal etmeyi de bilmiyordur.”
Bay H. söze atıldı “Hayal mi etmek? Çardan sonra o iş de bitti sevgili dostum! İnsanlığın son hayali, eşit ve sınıfsız bir toplum yaratmak idi.”
Az Gökyüzü, Kardeşlik ve Bencillik, sayfa 29
İç Anadolu’da köyden kente göç etmiş işçi bir babanın üç oğlundan en küçüğüyüm. Sıradan bir ilkokulda okudum, aynı şekilde sıradan bir lise eğitimi aldım. Liseden sonra ülkenin farklı şehirlerini gidip görme, macera yaşama ihtiyacı içinde Muğla, Yalova, Mersin, Ankara ve daha birçok şehri gezdim. Ardından felsefe eğitimi almaya başladım.
2 yıl kadar gazetecilik yaptım, pek çok kuruluş için reklam ve tanıtım metinleri hazırladım ve böylece yazmayı bir anlamda meslek edindim. Bununla birlikte uzun zamandır taslaklarını hazırladığım edebi yapıtlarımı yayınlamak konusunda tereddüte düştüm. Giderek anlamından uzaklaşan ve hatta kabul dahi görmez hale gelen Yeraltı Edebiyatı türcüğünü devam ettirebilmek; hem okuyanlara, hem yazanlara bir başka düşünme biçiminin mümkün olduğunu, muhakkak belirlenmiş yollardan gitmek gerekmediğini Cioran'ın tanımlamasıyla Anti Peygambermişcesine göstermek istiyorum. Öyle zannediyorum ki yeraltı edebiyatı, başka hiçbir yerde kendisine yer bulamamış yahut başka hiçbir yeri tercih etmemiş olanların son sığınağı. Bu sadece edebiyatta değil, diğer sanat biçimlerinde ve hatta yaşam felsefesinde dahi geçerli.
Eğer düşüncelerinizi benimle paylaşmak isterseniz mail@baydogan.net adresine posta gönderebilirsiniz.