Par šo e-grāmatu
Merkezden öyle savrulmuş hayatlar yaşıyoruz ki, uyanır uyanmaz elimizdeki telefonlarla bildirim peşine düşüyoruz.
Yarı ölüm sayılan bir halden, uykudan, yeniden doğduğumuz bir sabaha uyandığımızı fark etmiyoruz. Yaşarken hep skor peşindeyiz.
Çoğu şeyin bize teğet geçtiğini düşünüyoruz. Aşk, başarı, mutluluk, şans hep daha iyisiyle başkasından yana diye hayıflanıyoruz.
İşte tam bu noktada bir davetim var:
Dur, bak, dinle, hisset… Her şeyi teğet geç ama kendine geçme!
Çevrene, ailene, evcil hayvanına duyarlı olduğun kadar kendini de fark et. İhtiyaçlarını görmezden gelme.
Bedenin arızalar çıkarıp seni yolda bırakmadan önce sen ruhuna sız.
İşte bunu yapabilmek, hayata karşı duruşumuzu içsel bir bakışla güçlendirebilmek için bizi “An”da tutacak araçlara ihtiyacımız var.
Mandala, bu araçlardan biridir. Eğitmenliğini de yaptığım mandala ile yolculuğum epeydir sürüyor. Tabi ki, yazı ile beraber.
İşte bu kitap, "Bir mandala bir öykü" bu birliktelikten doğdu.
Yaşamınızın bir vaktinde, yolunuzun mandala ile kesişmesini dilerim.
Misal hayattan çok yorulup bunaldığınız bir zaman mandala çizin, yazın ve bu ikisinin beraberliğinin ruhunuza nasıl da iyi geldiğini görün.
İyi okumalar, iyi çizimler.
