Picasso’nın dostu ve hayranı olan Sartre Nazi öğretmeni Heidegger’in karizması altında sözde ‘Diyalektik Us’ dediği şeyi kınadı, öz-belirlenimsiz seçme özgürlüğünü doğruladı, varoluşçuluğun tiranlığın başka bir türü ile, Marxizm ile de uyum içinde olabildiğini tanıtladı. Sartre’ın gerçekte hümanizmin reddedilmesi olan sofistik hümanizmine göre Özsüz, Logossuz insan herşeyin ölçüsüdür, “eylemleri için değeri ve kuralları kendisi koyar ve yalnızca kendi saptadığı ve tanımladığı kurallara göre oynamayı kabul eder.” (Varlık ve Hiçlik, 1943). Böyle ‘özgürlük’ gerçekten de ‘seçme özgürlüğü’ ya da özençtir; keyfi istençtir, ussal İstenç değil. Seçimin evrensel moral bir ölçütü olamaz, çünkü herşey bireyin öznel eğilimine, evrensel ile karşıtlık içinde durmak zorunda olan varoluşsal bireyselliğine bağlıdır. Sartre bu entellektüel temeller üzerine daha sonra Roma Dersi’nde (1964) “terörün devrimci türe (justice revolutionnaire) olması” gibi birşeyden söz etti ve “kısaca, terörün insancılaştırılması ilkede olanaklıdır/bref l’humanisation de la terreur est possible en principe)” dedi. İdeolojik kurtarıcılık konumu ile uyum içinde, kaçınılmaz olarak ve mantıksal olarak şiddeti kuramının birincil bileşenleri arasına almak zorunda idi ve aldı; insanlığın kurtarıcısı olmak saltık moral aklanmışlığı ileri sürmektir, ve böyle bir yüksekliğe karşıtlık düşmanlıktır. O da faşist öğretmeni gibi salt bir şiddet rejimini aklamanın ötesine geçti ve çıplak terörü, 1972’de Münih Yaz Olimpiyatlarında yaşanan Kara Eylül terörünü savunmada duraksama göstermedi. Sartre ona Nobel Yazın Ödülünün yanlışlıkla verildiğini biliyordu.
Hümanizmin özsel olarak Rasyonalizm olduğunu, insanı insan yapan özün Us olduğunu anlaması olanaksızdı — bilinçaltı nedenlerle, düşünceden boşalan yeri bilinçsiz dürtünün alması nedeniyle. Sartre’ın kendine özgü nihilizm türünü tanıtlama konusunda elinden geleni yapmasına karşın, düşünme özürlü doğal bilincin revizyonizmi onu düzeltmeyi sürdürmüştür ve sürdürmektedir. 1964 Roma Dersi’nde: “Ahlakın temeli gereksinimde, eş deyişle insanın hayvanlığındadır” diyordu. İnsanın doğa-üstü, hayvan-üstü, tinsel gereksinimleri, bilişsel, duygusal ve estetik gereksinimleri, insanın özü diyebileceğimiz ve edimselleşme bekleyen bu gizillik Sartre’ın da kavrayış gücünün ötesinde idi.
— Aziz Yardmlı