Max Frisch'in Gezileri

· Gündoğan Yayınları
Ebook
190
Pages

About this ebook

Max Frisch, edebiyat dünyasının gezgin yazarlarından biridir.

Kurmaca eserlerinin otobiyografik olduğu saptamalarını şiddetle reddederken, romanlarını, anlatılarını ve tiyatro eserlerini yazarken kendi hayatından kattığı şeylerin olaylar ya da kişiler değil, "yerler" olduğunu belirtir. Meselâ "İnsan Nedir Ki" başlığıyla Türkçeye çevirdiğim "Der Mensch erscheint im Holozän" adlı anlatısının otobiyografiyle ilişkisi konusundaki yargılara ironik cevabı şudur:

 

"Tabii ki evet, bu anlatıdaki Herr Geiser, Max Frisch'ten pek fazla yaşlı değil, Herr Geiser, Tessin'de son buluyor, Max Frisch'in de orada küçük bir evi var, buyurun bakalım, bu da otobiyografik değilse yani! Yani özel! Ve şunu da ben itiraf edeyim: Herr Geiser'in tabiî ölümünden önce yaptığı geziyi, evet onu bilirim. Topografik anlamda diyorum. Yolun bu tasviri, keza Val Onsernone hakkında anlatılanlar gözleme dayalıdır. fiimdi bu yüzden ben Herr Geiser miyim? [...] Eleştirmenlerden bir şey isteyen bir yasa yok ki, meselâ kavram kesinliği. Gözleme dayalı, eşittir otobiyografik, eşittir özel, eşittir mahrem ya da önemsiz filan..." (Schmilz, Walter: Max Frisch. Das Spätverk, Tübingen 1985, s. 142)

 

Max Frisch, İsviçre'li bir yazar. Ve İsviçre'nin küçük bir ülke oluşu, onu âdetâ uzaklara açılmaya, yurt dışına çıkmaya itmiştir. Kendini yetiştirmek için yolculuğa çıkma gibi bir eğitim geleneğine uymuş gibidir. Gördüğü yerler, ilgisini çeken insan manzaraları onun tam anlamıyla ufkunu genişletmiştir. Önce gazetelerde yayınladığı gezi izlenimleri, keza güncesinde dile getirdiği gezi yaşantıları daha sonra külliyatında yer almıştır. Gençlik yıllarından başlayarak ihtiyarlığına kadar nerelere gitmemiştir ki Max Frisch? Yunanistan, İspanya, Almanya, Meksika, Amerika, Rusya, Çin, Japonya, Polonya, Fransa, İtalya, İngiltere, İsrail..

 

Külliyatının hazırlanışında, gezi notlarını bağımsız bir kitap halinde bir araya getirmemiştir Max Frisch. Oysa çeşitli kitaplarında yer alan bu notlar bizim için bir anlamda zaman içinde de yolculuktur.

 

1930'lu yıllardan başlayarak 1970'li yıllara ulaşan sosyalpolitik-tarihî bir süreci, dünya panoramasını izlemek mümkün bu yazılardan. Ben Max Frisch'in söz konusu yazılarından ilk örnek olarak onun 1933 yılında kaleme aldığı, "Saraybosna'dan Mektup"unu aldım. Yazının alt başlığı, "Kadınlar Örtününce". Saraybosna'da o günlerin Türk yaşayışını bir Avrupalı gözüyle ama hafif ironik tonda anlatır. 1939 yılında Budapeşte izlenimlerini dile getirir: "Macaristan Karalamaları" başlığı altında, ve iki bölüm halinde. Yunanistan, "Korint Gezisi"nde yazarı duygulandıran, yoksul ama konuksever insanların yaşayışlarıyla ilgili manzaralar sunuyor; "Mutluluk"tur bu yazının alt başlığı. 1935'te kaleme aldığı "Küçük Bir Almanya Güncesi"nde, Nazi Almanyasının bütün atmosferini bir yazarın, görmesini bilen hassasiyetiyle nasıl yansıttığına tanık oluyoruz. Max Frisch bu yazısında bir İsviçreli için Almanya'nın önemini dile getirmekle başlar. Alman kültürüne çok şey borçlu olan, aynı dili konuşan İsviçrelinin Nazi dönemi Almanyasında geçirdiği duygu karmaşasını algılıyoruz, okuyucu olarak. İspanya'da geçirdiği bir aylık geziyi 1951 yılında anlatır Max Frisch. Uzunca bir yazıdır bu, ve "İlk İzlenim"le başlar. 1950 yılının kasımında güverteden edinilen ilk izlenimdir önce anlattığı. İspanya'nın Endülüs'ten kalma mirasıyla Avrupalı olma iddiası arasındaki karmaşık manzarasını, mimarîden başlayarak günlük yaşayışlarındaki siyah-beyaza, evet-hayıra indirgenmiş tutumlarıyla dile getirir.

 

1968 yılı Moskova gezisini, günce notları biçiminde anlatır. İlk gün Kızıl Meydan İzlenimleriyle, Rossiya Oteli, orada çalışan kız Sofiya gözlerimizin önüne gelir. Gorki Gemisiyle geziden sonra bir başka günce notunda Volga'dır söz konusu. Gorki Kenti, ertesi günün izlenimlerini belirler. Şehri gezerken kendisine görevlilerce verilen kalıp bilgiler bir "ders" havasındadır. "Bir Tartışma Denemesi" başlığı altında ise komünist rejimin güdümlü-gülünç halini anlatır. Moskova, 23-26 Haziran günlerine ait notlarda karşımıza çıkar. Novosibirks'i, 27-29 Haziranda gezer. Aynı ayın otuzunda not tek cümleliktir: Dostlara veda. "Meksika'dan Bir Gezi Albümü"nde Meksika izlenimleri oldukça ayrıntılı, gezi notlarının en kapsamlısı durumundadır. 1951 yılı Ekim-Kasım aylarını kapsayan bu gezi için "Orkideler ve Akbabalar" başlığını uygun gören Max Frisch, adım başı şaşırtıcı, ürkütücü insan manzaralarıyla karşılaşmaktadır. Başka bir mentalite, başka bir mantıktır karşısındaki. Meksika'nın tarihini anlatan bir kitap okumuştur yazar. Buradan edindiği bilgileri, "Fatih Hernan Cortez"in Katolik Majesteleri 5. Karl'a Kendi Haberleri"ni aktarır. Cortez'in Kızılderili kültüre ilişkin anlattıkları, Teotihuacan'ın M.S. 3.-9. yüzyıl kültürünü gözlerimizin önüne serer. Max Frisch, mimarlık mesleğinden gelme bir yazar oluşunu, gezilerinde mimarîye özellikle çekilen dikkatiyle belli eder. Mexico City'de bunun ilginç kanıtları var: "İlerici mimarînin bu kadar çok, iyi, hattâ mükemmel örneğine henüz hiçbir yerde rastlamadım." Sözleriyle başlayan izlenimlerini "Bizde çoğu zaman yalnızca planlanan kağıt üstünde hayal edilen, ama nadiren bu türlü ödünsüz uygulanan şey, burada inşa ediliyor." Diyerek sürdürüyor.

 

Tarih ve mimarlığın yanı sıra ilginç bularak aktardığı izlenimler, Meksikalıların mentalitesine ilişkin. Acımasızlığın türlü görüntüleri, eziyet etmekten hoşlanma belirtileri, "eşek şakaları", etkileyici canlı tablolar halinde karşımıza çıkar. Amerika yaşantısını, 1953'te "Amerika Karşısında Böbürlenişimiz" ve 1954'te "Zencilerle Karşılaşma" başlıkları altında anlatır Max Frisch. Bunlardan ilki, her aydın gezginin kendini alamadığı "karşılaştırma" tutkusunun tipik örneklerini içerir. Yeni, yabancı, değişik şeylerle başka bir ülkede karşılaşınca kişi, ister istemez "bizim taraşarda durum ne?" türünden düşüncelere dalar, karşılaştırmalar yapar, eleştirici olmaya başlar, çünkü artık yurdunu, uzak açıdan değerlendirmektedir. Avrupa kültürünün Amerika uygarlığı karşısında durumunu, Avrupalıların o "tepeden bakan" haliyle, Amerikalının rahatlığını umursamazlığını âdetâ asıl problem olarak ele alıp irdeler bu yazısında. Ekonomi ve teknik üstünlüğün Amerika'da olduğunu kabul eden, ama kültür üstünlüğünün kendisinde olduğundan emin Avrupalıya yöneltilmiş eleştiriler, bir çeşit özeleştiri niteliğindedir:

 

"Kültürel Amerika'nın alışılagelen küçümsenmesini çürütmek için çeşitli deliller sürülebilir: Sadece muazzam olmayıp aynı zamanda yararlanılan kütüphaneleri, canlılık bakımından bizimkilerle boy ölçüşebilen Amerikan müzeleri, şu anda bizimkiyle gayet tabiî karşılaştırılabilen Amerikan edebiyatı, bilimsel araştırma; yalnız New York'da görülmeyen o müzik merakı, özellikle de bizim gibileri, sırf Avrupa'dan geliyor diye Atinalı gibi karşılayan, oysa kendileri Atinalı olan Amerikan insanlarıyla kişisel karşılaşmalar."

 

"Zencilerle Karşılaşma" başlıklı Amerika izlenimlerinde zenci mentalitesi, dansta ifadesini bulan hayat felsefesi, zenci gettosu, Hıristiyan misyonerlerin eleştirel yazar merceğinden göründüğü şekliyle yansır. Çin'e 28 Ekim - 4 Kasım 1975 tarihlerinde o zamanki Federal Almanya Cumhurbaşkanı Helmut Schmidt'in davetiyle gezi ekibine katılarak gerçekleştirdiği geziyi de kaleme alır. Bu gezinin izlenimlerine "Protokola ait zevat"tan biri olmanın duyguları da katılır. Max Frisch, edebiyatın politik, sosyal ya da bilimsel etkinliğine kuşkuyla bakan bir yazardır. Hal böyleyken devlet adamlarının gerçekleştirdiği böyle siyasal-ekonomik amaçlı bir geziye bir edebiyatçının da davet edilmesini düşündürücü bulur. Çin izlenimleri, Çinlilerin günlük yaşayışlarını yansıtan manzaralardan, Alman gazetecilerin gezi boyunca davranışları ile iç içe verilir. Metne Moa Tse Tung'un 11 Haziran 1949 günü parti kongresinin kapanış konuşmasından parçalar monte edilmiş. Çin'deki hayatı ve politikayı yalnız bir gezi notu niteliğiyle anlatmaz Max Frisch, bunun daha ilerisini düşünür ve ahlakî hattâ metafizik yanını irdeler:

 

[...] ama sükünet, Çinlinin ilk ödevi değil; başkaları biliyor ki, hiçbir düzen, son düzen değildir ve aşkın bir politika varsa, o da Çin'de var."

 

Gezi izlenimlerinin, bir romancının bir tiyatro yazarının kaleminden olduğu zaman okurda "edebî bir tad" uyandırdığını Max Frisch'in yazıları yeniden kanıtlıyor. Benzer tadın bunların çevirilerinde de bulunmasını dilemek düşüyor bana.

Gürsel Aytaç

Rate this ebook

Tell us what you think.

Reading information

Smartphones and tablets
Install the Google Play Books app for Android and iPad/iPhone. It syncs automatically with your account and allows you to read online or offline wherever you are.
Laptops and computers
You can listen to audiobooks purchased on Google Play using your computer's web browser.
eReaders and other devices
To read on e-ink devices like Kobo eReaders, you'll need to download a file and transfer it to your device. Follow the detailed Help Center instructions to transfer the files to supported eReaders.