Oyuncu rolünü nasıl yapmalıdır?
Oyuncu, rolüne karşı bir hassasiyet geliştirmeli mi, yoksa mesleğini tamamen soğukkanlılıkla mı yapmalıdır? Oyuncu-yönetmen ve yazar ilişkisi nasıl işlemelidir? Oyuncunun gerçeklik-teatrallik ilişkisi bağlamında ses ve beden odaklı çalışma süreci nasıl gerçekleşir?
Teatrallik "yalanlarla dolu bir tür kurmaca" mıdır, yoksa oyuncunun benimsemesi gereken "anlaşmalar bütünü" mü?
Aydınlama döneminin önemli düşünürlerinden Diderot, aristokrasinin klasikçi sanat anlayışına karşı, teatrallik kavramının bugün bile hala etkisinde olduğu tezler öne sürmüştür. Diderot, gerçek-kurmaca, duygu-mantık, akıl-coşku gibi kavramları ele alarak pratik ile teori arasında önemli soru işaretleri ortaya atar. Diderot tüm bu soruları sorarken, temelde oyuncunun kendisiyle, doğayla, yazar ve yönetmenle kurduğu ilişkiyi ve içine düştüğü çelişkileri anlatıyor.
DENIS DIDEROT (5 Ekim 1713 - 31 Temmuz 1784), Fransız yazar ve filozof.
Fransa'nın Champagne ilinin Langres kasabasında doğan Diderot, Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişiliklerinden biri ve ünlü Ansiklopedi'nin (1772) baş editörüydü. Onun önderliğinde Aydınlanma döneminde Batı Avrupa'da ülkeler arasında çekişmeler olsa da bilgi akışı yeni aydınların toplumlara kazandırılmasını sağlamıştır. Ansiklopedi'nin 8-18 ciltleri, 1-7 ciltlerindeki bilgiler üzerine kiliseden aldığı tepki ile yasadışı olarak olarak basılmış, Filozofça Düşünceler isimli yapıtı da mahkeme kararınca yakılmıştır.
Edebiyat alanında da birçok katkısı bulunan Diderot'nun başlıca özelliği romanları şekil ve içeriğinin yanı sıra, felsefi olarak da incelemesiydi. Romantizm akımının öncüsü ve hümanist olan Diderot; zengin kiliseler kontrolünde bir endüstri olarak gördüğü Hıristiyanlık dinini reddetmiş ve birçok aşırı dincinin saldırılarına uğramıştır.
Diderot 1784 yılında Fransa'da ölmüş, Saint-Roch Kilisesi'ne gömülmüştür.