Önsözünden
Allah Resulünün mübarek ellerinde yetişen o örnek neslin en büyük özelliklerinden bir tanesi de hiç şüphesiz Ona (s.a.v.) duydukları aşk ve muhabbettin boyutudur. Onlar kendilerini bir ateş çukurunun kenarından kurtaran, hidayet çeşmesinin o tatlı suyu ile buluşturan ve onları bereketli bir sofra olan nübüvvet sofrasına kavuşturan Alemlerin Sultanına karşı bir minnet ve vefa borcu olarak öylesine seviyorlardı ki; en aziz bildikleri şeyleri Onun (s.a.v.) yolunda feda etmekten bir an geri durmuyorlardı. Onu (s.a.v.) görmedikleri günü ziyan sayıyor, o bereketli sesi duymadıkları günü yaşanmamış kabul ediyorlardı. Bazen meclislerinde birbirlerine Efendimizi anlatarak özlemlerini gideriyor, Onun (s.a.v.) adını anmadan, hiçbir konuşmaya başlamıyor ve yine adını anmadan konuşmalarını nihayete erdirmiyorlardı.
Medinenin gençlerinden olan Hassan b. Sabit şiirde zirve şahsiyetlerden biriydi. Allah Resulü Medineye hicret edince o da ensarî Müslümanlardan oldu, o da evini ve yüreğini Mekkeden gelen iman kardeşlerine açtı. Hassanın o günden sonra şiirlerine konu olan tek bir şey vardı, o da: Hz.Peygamberdi. Hassan yazıp okuduğu şiirlerle sahabenin yüreğinden kopup gelen Peygamber aşkını iyice derinleştiriyor, her şiiri ile bu aşkın boyutunu daha da ötelere taşıyordu. Sahabe onu her gördüğünde; Hadi Hassan, bir şiir oku da Efendimizi anlat ve bizlere canlarımızın yoluna feda olduğu Resullullahı medhet derlerdi. Hassan b. Sabit sahabenin bu isteğine şöyle karşılık verecekti:
Ve ma medahtü Muhammeden bi makaleti Ve lakin medahtü makaleti bi Muhammedin Allah Resulüne vurgun bir yürek olan Hassan diyordu ki:
Ben şiirlerimle Muhammedi övmüyorum Bilakis Muhammed ile şiirlerimi medhedip, güzelleştiriyorum.