David Bohm’un Kuramsal Fizik üzerine Londra Üniversitesi Birbeck Koleji’nde verdiği derslerden oluşan bu kitap başlıca Özel Görelilik Kuramının temelinde yatan kavramsal yapı üzerine bir araştırmadır. Yalnızca temel cebir ve trigonometri bilgisi gerektiren matematiksel yapısı ile, çalışma görelilik kuramı üzerine popüler yorumlar arasında en iyilerinden biri olarak kabul edilir.
“Bu kitabın genel amacı görelilik kuramını birleşik bir bütün olarak sunmak, kabul edilmesine götüren nedenleri açığa çıkarmak, temel anlamını olanaklı olduğu ölçüde matematiksel-olmayan terimlerde açıklamak, ve tam imlemlerini anlamamızı güçleştiren örtük “sağ-duyu” sayıltılarından kimilerinin sınırlı doğruluklarını ortaya sermektir.”
Görelilik Kuramı salt bir kuram olduğu için realite ile ilişkisi açık bir sorudur. Görgül fiziğin realiteye ilişkin bir modeller ardışıklığı sürecinde gelişmesi ölçüsünde, Einstein’ın görelilik kuramlarını mekanikte bir sonsöz olarak almak bilimsel gelişim kavramının kendisi ile geçimsizdir. Modern Fiziğin iki birincil kuramı, Görelilik ve Quantum kuramları, henüz yalnızca kuramlar oldukları için, henüz Bilim kavramına uygun olmadıkları çünkü sağın kavramsal tutarlıktan yoksun oldukları için, daha öte gelişim sürecindeki geçici basamaklar olduklarını ancak daha yüksek, daha eksiksiz modellere izin verdikleri ölçüde tanıtlayabilirler:
“Einstein’ın özel görelilik kuramı yalnızca genel kurama bir yaklaşıklık sağladığı için bile olsa bütünüyle doğru olamaz. Ve Einstein genel göreliliği, elektrodinamiği ve öğesel parçacık kuramını yaklaşıklıklar ve sınırlayıcı durumlar olarak kapsayacağını umduğu daha genel bir ‘birleşik alan kuramı’ için araştırmaya giriştiği zaman, örtük olarak genel kuramın bile bütünüyle doğru olmadığını kabul etmiş oldu. Bundan başka, klasik mekaniğin çok ayrı bir kuram türü olan quantum mekaniğinin bir yaklaşığı ve sınırlayıcı durumu olması anlamında yanlış olduğu gösterilmiştir. Ve şimdi öyle görünür ki yürürlükteki öğesel parçacık kuramının, quantum mekaniği ile birlikte, henüz bilinmeyen daha da genel yeni bir tür kurama salt bir yaklaşıklık olması anlamında yanlış olduğunun gösterilmesi olasıdır” (ÖGK, s. 114).
David Bohm Fiziği salt soyut niceliğin bir bilimi olarak, bir tür modern Pisagorculuk olarak görmedi. Yalnızca matematiksel “formülleri alarak onları daha da soyut biçimlere dönüştürmek ve bu arada arkalarındaki düşünceleri gözardı etmek“ bugün popüler yöntem olsa da, “fiziğin amacı deneylerin sonuçlarını doğru olarak tahmin edecek formüller üretmek değildir.“ Matematiksel formalizm “doğaya ilişkin bilgimizin asıl özünü anlatmaz.” Realite salt sayı olmaktan daha çoğudur. “Matematik üzerine bu vurgunun ve fiziğin adım adım çoğunlukla denklemler üzerine konuşma alışkanlığına kaymasının nedeni quantum kuramının ve görelilik kuramının hiçbir zaman fiziksel kavramların terimlerinde yeterli olarak anlaşılmaması idi” (Science, Order and Creativity, 1987, s. 4, 5). David Bohm fiziğin kavramsal sorunlarını ciddi felsefi düzleme yükseltti. Hegel‘in felsefesi üzerine, özellikle Mantık Bilimi üzerine çalışması, onu kavrayışı, ve onu kendi geliştirdiği quantum kuramında kullanması Hegel’in felsefesinin yalnızca sözde dil felsefelerinden değil ama boş Hegelciliklerden de ayrı olarak gerçekte ne ile ilgili olduğunu gösteren önemli bir ölçüttür.
— Aziz Yardımlı