Kitap, Mumcu’nun tutkulu, ateşli ama sağlıklı yakın tarih sevdasının ve bilincinin bir ürünü. Şubat 1925… Cumhuriyet ilan edileli henüz bir buçuk yıl bile olmamış. Programında “İslam’a saygılıdır” denilen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuş. Kısa süre sonra da, Mumcu’nun “Kürt İslam Ayaklanması” diye adlandırdığı Şeyh Sait İsyanı çıkmış. İsyancıların şeriat ve bölücülük amacını eleştiren; isyancıların da, hükümet ve mahkemenin de kıyıcı olduğuna işaret eden Mumcu, bu mahkemelere mahkeme denilemeyeceğini vurguluyor. “Ayaklanma İslamcı-şeriatçı mı yoksa Kürtçü-bağımsızlıkçı mıydı, İngiliz kışkırtması, desteği var mıydı” tartışmasına da giren Mumcu, Şeyh Sait İsyanını, Kürt örgütlenmeleri, Koçkiri İsyanı, Musul sorunu gibi, konuyu çevreleyen olaylar; devrim, hukuk, şeriatçılık, insan hakları, laiklik, bölücülük, emperyalizm gibi üst yapı kavram ve kurumlarıyla birlikte geniş bir açıdan ele almış. Şeyh Sait’in su sözleri çok anlamlı: “Ben adalet istemiyorum. Merhamet, atıfet istiyorum. Adalet uygulanırsa benim halim nice olur?”
Mumcu da, kitabı şu sözlerle bitiriyor: “Melik Fırat’la (Şeyh Sait’in torunu) birçok konuda görüşlerimiz ayrı. Ben laikliğe bütün yüreğimle inanıyorum. Şıhların, şeyhlerin, ağaların sömürü kaynağı olduğu görüşündeyim. Birleştiğimiz noktalar ise barış, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, yurttaşlık bilinci, insan hakları...”