Türkiye-Katar ilişkilerinin seyrini daha geniş Orta Doğu ve Körfez Arap bölgesi içinde sağlam bir tarihsel ve jeopolitik bağlama oturtan yazarlar, genel olarak maddi çıkarların ve kimlik politikalarının 2000’li yıllara kadar ilişkilerin yönünü belirlediğini savunuyor. Kitap, 11 Eylül sonrası bölgede oluşan güç boşluğunu Erdoğan ve Şeyh Hamad’ın iddialı liderliklerinin ve Ankara ve Doha’nın hırslı dış politikalarının doldurmaya başladığını, bunun da Türkiye ve Katar’ın kritik öneme sahip bölgesel ve küresel dış politika konularında siyasi uyuşum olarak adlandırılan bir dizi yakınlaşma için zemin hazırladığını iddia ediyor.
Arap Baharı sürecinde meydana gelen birtakım olumsuz gelişmelerin ilişkileri çetin bir sınavdan geçirdiğini, ancak bu aksiliklerin her iki aktör arasında çok yönlü bir işbirliği ortamı yarattığını öne sürüyor. Samimi ilişkilerin Arap Baharı sonrası şekillenen jeopolitik ortamda güvenlik, savunma ve finans alanlarında stratejik ortaklığa dönüştüğünü ileri süren yazarlar, Türkiye-Katar ilişkilerinin, yerel ve bölgesel gelişmelerden bağımsız olarak daha da derinleşeceğini öngörüyor.